23 Şubat 2023 Perşembe



Avunamayanlar, Kazuo Ishiguro
 

Sürreal bir ortam hayal edin, hiçbir şey hatırlamıyorsunuz ama herkes sizi tanıyıp hatırlıyor, istediğiniz yere bir kapıdan geçip gidebiliyor, gittiğiniz her yerde geçmişten bir tanıdıkla karşılaşıyor ve hatta aile üyelerini hatırlamaya başlayabiliyorsunuz. Çevrenizdeki olayların absürtlüğü ile kişilerin mizahi tutumları sizi şaşırtmadığı gibi, içinde bulunmadığınız konuşmaları duyabiliyor, realist anlatıcı konumunuzdan tanrısal bir anlatıcıya dönüşebiliyorsunuz. Konuşmak istediğinizde konuşamıyor, varmak istediğiniz yere engellerden dolayı gidemiyor, yapmak istediğiniz şeye bir türlü ulaşamıyorsunuz. Oysa bazen de eski güzel anıların içine girip doya doya yaşayabiliyor, gülebiliyor, huzurla uykuya dalabiliyorsunuz.

.

.

Korkularınız anlık kıvılcımlar gibi geliyor, bir saniyeliğine yürek yakıp, gözleri sabitleyip, sırtı büküp gidiyor, gençliğiniz başka insanlarda canlanıyor, yaşlılığınız, hastalıklarınız, yaralarınız ve hatta ölümünüz başka hayatlarda önünüze çıkıyor. Cinsiyetsiz, yaşsız, yersiz ve zamansız bir şekilde yaşadığınız dairesel hayat bir siz oluyor bir size dönüyor. Travmalarınız da siz gibi şekil değiştiriyor, bir yakının kaybı, bir uzvun yaralanması, kalabalık önünde hor görülme ve başarısızlık, çıplaklık, büyük bir tartışma, başarısızlık, karşılıksızlık, zamansızlık, anlayışsızlık gibi önünüze çıkıyor. Yazın kah bir kabus oluyor uyanmak isteyeceğiniz, kah bir anı oluyor derinine inip hatırlamak istediğiniz.

.

.

Ishiguro’nun bu eserini ister Kafkaesk bir atmosferde geçen absürd bir hikaye gibi yorumlayın ister Ishiguro’nun ayrıntılı olarak inceleyip, bilimsel anlamda rüya anlatımına yakınlaştırdığı üslubunun farkına vara vara okuyun. Merak edeceğinizi, kitabı elinizden bırakamayacağınızı unutmayın. Ha bir de şunu unutmayın; yürekleriniz bu kadar yaralı iken içinizde bir yerlerde kalbinizi yine ağrıtacak ama nedenini tam da bulamadan başka bir anlatıya atlayacağınız bu yazını okuyarak yüreğinizi daha da acıtmak, kendinizi kaosun ortasına atmak ister misiniz?

28 Kasım 2017 Salı

Gabriel Garcia Marquez ve Yaşlılık

Psikoloji, sosyoloji, felsefe, tıp, iktisat gibi birçok alanda incelenmiş ve incelenmekte olan bir olgu olan "yaşlılık” sözlük anlamı olarak yaşlı olma, artmış yaşın etkilerini gösterme hali olarak tanımlanırken, edebiyata da her yönüyle olmakta. Gabriel Garcia Marquez severler, büyülü gerçekliğin ustasını okurken ne kadar çok yaşlılıktan bahsettiğine, hayatın bazılarına göre en olgun, bazılarına göre en durgun ve yorgun, bazılarına göre ise en huzurlu ve mutlu dönemine ne çok vurgu yaptığına dikkat etmişler midir? Bu kadar yoğun yaşlılık ifadesi ilgimi çekince ben de Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık, Kırmızı Pazartesi, Kolera Günlerinde Aşk, Albaya Mektup Yok, İyi Kalpli Erendira ve On İki Gezici Öykü adlı kitaplarını okurken yoğun biçimde rastladığım yaşlılık ve yaşlanma konularını fiziksel değişim, psikolojik değişim, dışa bağımlı olma, bilgi birikimi ve tecrübe, sağlık sorunları ve ölüm korkusu, yaşlılığa boyun eğmeme, geçmişe duyulan özlem gibi başlıklarda toplayarak sizlere sunmak istedim ve aşağıdaki sonuçlara ulaştım;

Yaşam tecrübesinin ve gençlik koşuşturmasının bitmesi sonucu yaratılan vaktin yaşlı insanlarda yoğun bilgi birikimi sağladığını hepimiz az çok biliyoruz. Bu kapsamda, yaşanılan yıllarda tecrübe edilen bazı olaylar, dünyada geçirilen süre uzunluğuna bağlı olarak edinilen bilgi seviyesi, görgü, hedeflerin gerçekleşmesi, yaşın verdiği olgunluk ve deneyim Marquez kitaplarında saygı duyulacak karakterleri yaratmakta ve kişisel bütünlük ve bilgeliğin geliştiği bir dönem olarak okuyucuya yansımakta. Bu anlamda söz konusu duruma verilebilecek en iyi örnek Yüzyıllık Yalnızlık eserindeki “Ursula” karakteri belki de. 

Diğer taraftan, Marquez eserlerinde yaşlı kişi kimi zaman kendine güvenini kaybetmekte, kendini paspal bulmakta ve karşı cins tarafından beğenilmez olduğunu düşünmekte. Marquez romanlarında yaşlılığın sebep olduğu fiziksel değişime sıkça değinilmekte ve fiziksel değişimin karakteri olumsuz anlamda etkilediğine vurgu yapılmakta. Marquez, söz konusu olumsuz değişime karşı hissedilen duygunun daha kuvvetli başka duygularla üstesinden gelinebilecek bir olgu olduğuna bir çok eserinde vurgu yapmakta.  Söz konusu duygular zaman zaman aşk, sevgi, bağlılık gibi duygular olabilmekte. Özellikle “Kolera Günlerinde Aşk” kitabında uzun yıllara rağmen bitmeyen ve yaşlılık döneminde tekrar başlayan büyük aşk anlatılmakta. 

Yine olumsuz olarak,  Marquez kitaplarında yaşlılık olgusu çerçevesinde zihinsel yeteneklerin kaybı ve unutkanlığa vurgu yapılarak, söz konusu değişimlerin karakter üstündeki olumsuz etkisi anlatılmak çoğu zaman da.  Söz konusu zihinsel yetilerin kaybı olgusuna yoğun olarak “Yüzyıllık Yalnızlık” ve “Kolera Günlerinde Aşk” eserlerinde rastlayabilirsiniz.

Marquez yaşlılıkta gerçekleşen fiziksel değişimler sonucu bireyin çeşitli toplumsal yardımlara ihtiyacı olduğuna vurgu yaparken diğer taraftan karakterin söz konusu yardım ihtiyacından hoşnut olmadığını, üçüncü kişilerden gelecek yardımın aşağılayıcı bir durum olduğunu ve karakterin söz konusu yardıma ihtiyacı olması sebebiyle kendini psikolojik anlamda kötü hissettiğini vurucu cümleleriyle anlatmakta. Yaşlılığın olumsuz tarafları tüm çıplaklılığı ile sergilenirken karşı hamle olarak, Marquez, yaşlılıkta gerçekleşen fiziksel değişimlere karşı önlemler alma, söz konusu değişimleri gizleme, sağlık sorunlarına rağmen çalışma hayatına devam etme gibi yaşlılığı reddetme ve yaşlılıkla baş etme durumlarına eserlerinde sayfalar ayırmakta.

Marquez eserlerinde ölüm olgusuna da yaşlılığa paralel olarak oldukça sık rastlanmakta. Eserlerde, karakterlerin betimlenen sağlık sorunlarını algılamalarının ardından gelen ölüm korkusuna, ölümlü olma düşüncesi ve ölümle beraber yaşamda planlanan şeylerin gerçekleşememesi telaşına büyülü gerçekliğin vurucu cümleleriyle yer verilmekte.

Yaşlı bireylerde yenilikleri kolay benimsememe durumuna paralel olarak geçmişe özlem duygusu artmakta. Diğer taraftan genel olarak insan psikolojisinde geçmişin güzel yönleriyle hatırlanması gerçeği dikkate alınarak, yaşlı bireyler de eskiye özlem duymakta, sıkça anılarından ve gençliğindeki toplum, aile, çevre, ekonomi ile ülkenin durumundan bahsetmekte. Özellikle Yüzyıllık Yalnızlık'ta yaşlılıkta geçmişe duyulan özleme vurgu yapılırken, duyulan özlemin anılar arasında iyi-kötü ayrımına olanak tanımayacak kadar yoğun olduğu net bir şekilde görülebilmekte. Yazar, duysal bazı uyarıcıların anıları canlandırdığına dair bilgi ışığında, yaşlıların eski anılarına dönme, eskiyi hatırlama isteğine sıkça vurgu yapmakta. Marquez’in anlatımında yaşlı karakterlerin anılarına ve geçmişe özlemine yer verilirken, kokular, anıları hatırlatan en önemli duysal öğe olarak işlenmekte, bazı eşyalara anıları ve geçmişteki kişileri hatırlatan öğeler olarak önemli anlamlar yüklenmekte.

Sonuç olarak, belki de Marquez'in yaş ve yaş alma konusunda eserlerine yansıyan dalgalı, bazen olumlu çoğu zaman olumsuz fikirleri kendi içerisinde yaşadığı yaşa yönelik beklenti ve kaygılardan kaynaklı. Büyük usta keşke daha çok yaş alsaydı ve bize daha çok yazsaydı diyor, sizlere huzurlu günler diliyorum....

24 Ekim 2017 Salı

Seyahat Sanatı/Alain De Botton

Bazı kitapların içerisinde kaybolur, aslında ne kadar az bildiğinizi, daha ne kadar çok öğrenmeniz gereken konu ve kişi olduğunu hisseder, merak duygusunu çok yoğun biçimde yaşar ve dolu dolu ilham alırsınız ya benim için öyle bir tecrübe oldu bu eser.
.
.
Yine çok zekice ve su gibi akıp giden bir üslupla bütünleştirmiş yazar seyahat konusu ile resim, kitap, doğa ve ünlü isimleri....Kimler yok ki bu eserde; yalnızlığı resmeden Edward Hopper, Güney Amerika'ya keşif gezileri yapan bilim adamı Humboldt, ülkesinden nefret eden ve egzotik ülkelere merak duyan Flaubert, doğanın en önemsiz görülen parçasını bile şiirlerinde devleştiren Wordsworth ve en sevdiğim bölüm olan Van Gogh ile her gittiğimiz yeri resmetmemizi ya da yazmamızı öğütleyen John Ruskin.
.
.
Alain De Botton yine öyle ilginç hikayelerle bezemiş ki seyahat konusunu; çokça not alıyor ve yine aklınızdan hiç çıkmayacak hikayelerle adı geçen kişilere yol alıyorsunuz...Bu eser, seyahat tutkunları ve herkes için mutlaka okunmalı dediklerimden yine. Keyifli akşamlar dilerim...

Felsefenin Tesellisi/Alain De Botton

Şimdi bu kitap için nereden başlasam...Evet adı üstünde bu eser sizi felsefe ve filozoflarla teselli ediyor, günlük dertlerinize üstadların hayatları ve felsefeleri ile çareler sunuyor. Bu ifadeyi sevmesem de bir bakımdan eser tarz olarak kişisel gelişim gibi duruyor fakat işte asıl önemli nokta burası; birçok açıdan diğer kişisel gelişim ve felsefe kitaplarından ayrılıyor.

Öncelikle zeki bir yazarın elinden çıktığı belli olan eser adı geçen tüm filozofları resmen beyninize kazıyor, yani felsefeye meraklıyım ve nereden başlayacağımı bilemiyorum diyorsanız hemen alın bu kitabı. Sokrates, Epikuros, Seneca, Montaigne, Schopenhauer ve Nietzsche öyle keyifli betimlemeler ve örneklerle anlatılıyor ki kitap su gibi akıp gidiyor, sürekli hatırlayacağınız hikayelerle...

O kadar çok not aldım ki; bu keyifli okuma deneyimi beni bambaşka eserlere, antik yunan felsefesine, Goethe'ye Stendhal'e ve daha birçok başka büyük yazara götürdü. Hızla yazarın diğer kitaplarını da kitaplığıma koymayı planlıyorum. "Mutlaka" diyeceklerimden biri oldu bu kitap. Keyifli okumalar dilerim...

14 Eylül 2017 Perşembe

Beyin Bayırsak Bağlantısı/Dr. Emeran Mayer


🍀Bu kitabı almaya, daha önce paylaştığım Mutluluk Kürleri kitabını okuduktan sonra, bağırsak beyin ilişkisi ve iletişiminin önemi ve hayat kalitemiz üzerindeki etkisini daha fazla merak etmem dolayısıyla karar verdim.
.
.
🍀Kitapta, diğer bilimsel anlamda yazılmış kitaplarda olduğu üzere çok ilgimi çeken, çokça altını çizip kenara not aldığım hususlar oldu. Diğer taraftan eserin biyolojik ve tıbbi terminoloji açısından yoğun olması zaman zaman eserin takibini zorlaştırdı. Fakat, bu konudaki merakım ve açlığım belki de ihtiyacım sonuna kadar merakla okumamı sağladı.
.
.
🍀Bağırsak ile beyin arasındaki iki yönlü iletişim, bağırsak mikrobiyotasının üç kiloluk toplam ağırlığının, korku, öfke, üzüntü, kaygı gibi hislerimizdeki etkisi ve taşikardi, aşırı yorgunluk, terleme, bulantı, stres, depresyon gibi belirtilerdeki önemi, probiyotikler gibi çeşitli konuların anlatımı ve örneklendirilmesi oldukça ilgimi çekti.
.
🍀Ben bu kitapta şimdiye kadar okuduğum diğer bilimsel araştırmalar içeren kitaplarda bulamadığım "temkinli yazım"ı farkettim. Yani yazarın bağırsak-beyin iletişimine yönelik bulguların daha erken aşamalarda olduğunu vurgulayarak size sonuçlar sunması benim için çoğu zaman güven verici oldu.
.
🍀Açlık ile ilgili içten gelen hisler, dünyada neyin iyi ve neyin kötü olduğuna dair ürettiğiniz en erken sinyalleri oluştururlar ve doğumda başlarlar.

8 Ağustos 2017 Salı

Mutlu Eden Kitaplar

Bazı kitaplar vardır okurken içinizi nedensiz bir biçimde ısıtır, konudan bağımsız olarak sizi mutlu eder. Ruhunuzu başka başka yerlere götürürken, sizi farklı insanlarla tanıştırır, kafanızda sımsıcak mekanlar yaratır, eserin içine çeker, eserdeki karakterlerle dost eder. Ben de bugün beni mutlu eden kitapların bazılarını sıraladım sizlere...Emin olun bu eserlerin sayısı daha da fazla fakat şimdilik alttaki eserleri paylaşmak istedim sizlerle...Umarım siz de benim kadar keyif alırsınız bu eserlerin sayfaları arasında dolaşırken...

1. Boğulmamak İçin-George Orwell
Londra sokaklarında dolaşırken, karakterin samimiyetine hayran olduğum için...

2. Walden-Henry David Thoreau
Doğanın içerisinde kaybolurken, ruhuma çok iyi gelen birçok cümle keşfettiğim için...

3. Bir Çift Yürek-Marlo Morgan
Aborjinlerin eşsiz öğretileri için...

4. Doğu Avrupada Yolculuk-Gabriel Garcia Marquez
Marquez'in bu gezi tarzı romanını bile çok etkileyici tarzda cümleler ve bilgilerle doldurduğu için...

5. Platon Bir Gün Bara Girer-Daniel Klein
Felsefeyi okurken eğlendiğim için...

6. Harfler ve Notalar-Hasan Ali Toptaş
Yazarın alçakgönüllülüğü, samimiyeti ve entellektüel kimliğine hayran kaldığım için...

7. Yabana Doğru-Jon Krakauer
Yine doğa içerisinde maceradan maceraya koşarken, hayata bakış açım oldukça zenginleştiği için...

8. Doppler-Erlend Loe
Doğanın içerisinde geçen bir romanda bolca gülebildiğim için....

3 Ağustos 2017 Perşembe

Mutluluk Kürleri/Ümit Aktaş

Mutluluk kelimesinin kitap isminde kullanıldığı kitaplara karşı hep bir önyargım olmuştur çünkü mutluluk ezelden beri herkesin aradığı ama nereden nasıl elde edildiğini bulamadığı, kaynağına erişemediği, elle tutulamayan soyut bir kelime olarak hep bir bilinmeyen olarak kalmıştır. Eski paylaşımlarımda mutluluk üzerine yazdığım yazımda da belirttiğim üzere mutluluk herkes için ayrı bir kaynaktan beslenmiş, süresi, nedeni, sonucu kişiden kişiye, akıldan akıla değişmiştir.

Fakat bu kitabı, ilaç sektörüne karşı beslenme silahını kullanması, tıbbi alt yapıyla yazılanların desteklenmesi ve bilimsel makalelerden alıntılarla dolu olması sebebiyle sevdim ve tam da ihtiyaç duyduğum bir anda okudum. Hatta kitapta atıf yapılan yabancı yayınlara, makalelere kadar uzanıp beslenme ve mutluluk, beslenme ve sağlık konularını detaylı bir şekilde araştırdım. Bu kitap sonrasında ileride de paylaşımını yapacağım beyin bağırsak ilişkisine dair başka kitapları edindim. Çevreme özellikle sağlık, yorgunluk, halsizlik hatta umutsuzluktan yakınan herkese bu kitaptan bahsediyorum. Yaz için tavsiyelerimden biridir...İsmi ne olursa olsun ister mutluluk ister huzur ister dinginlik kendinizi iyi hissedeceğiniz günler dileğiyle...