Vahşi Doğa
hareketten haz
etmez. Yaşam ters gelir ona, çünkü yaşam harekettir, onun amacı
ise her hareketi yok etmektir. Denize doğru akmasın diye suyu dondurur; ta
yüreklerine kadar buz tutsunlar diye ağaçların özsularını çeker; ama Vahşi
doğanın en gaddarca ve korkunç şekilde dize getirdiği, insandır-tüm yaşayanlar
içinde en kaynaşık olan ve her hareketin eninde sonunda durması gerektiği
hükmüne her daim isyan eden insan.
Jack London’un en önemli eserlerinden biri olan Beyaz Diş’te, hem kurt hem de köpek kanı taşıyan kurt kırması Beyaz Diş adlı kurdun gözünden Kuzey’in zorluklarla dolu bölgelerindeki açlık, soğuk, hayatta kalma çabası anlatılıyor. Genellikle çevremde “ortaokuldayken okumuştum”, “çocukluğumun kitabı” yorumlarını duyuyorum. Tabii ki hayatta gerçek sevgiyi, zorluğu, mücadeleyi anlatması açısından çocuklara yönelik versiyonunun da çok keyifli ve öğretici olduğunu düşünsem de ilerleyen yaşlarda alt metinlerin ve metaforların gerçek anlamda anlaşılması açısından mutlaka ve mutlaka tekrar okunması gerektiğini düşündüğüm bir klasik.
Kurdun köpeğe dönüşümü, efendi köpek ilişkisi, köpekler arası mücadele gibi konuları gerçek yaşamınıza aktardığınızda bir sürü öğreti çıkıyor karşınıza. Kendi hayatımıza ait çokça yaşanmışlık bulabileceğimiz bu eserde, alt metinleri anlamaya çalışırken köpeklerin dünyasına dair de çokça şey öğreniyorsunuz tabii. Hem natüralist hem de varoluşçu öğeler taşıyan bu şaheseri keyifle tavsiye ediyor iyi okumalar diliyorum…
Dünya
merhametsiz ve nezaketsiz görünüyordu gözüne-sıcaklıktan yoksun, içinde
okşamalara, sevgi gösterilerine ve tatlı coşkulara yer olmayan bir dünyaydı bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder