13 Nisan 2017 Perşembe

Doğu Avrupa'da Yolculuk/Gabriel Garcia Marquez

Marquez'in 1950’lerde gazeteci olarak Doğu Avrupa'daki sosyalist ülkelere yaptığı seyahatin güncesini içeren bu gezi tarzındaki eserde, Doğu Almanya'dan başlayıp Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Sovyetler Birliği'ne kadar Marquez'in üstün gözlem yeteneği, gazetecilik alt yapısı ve insancıl tarafıyla belki başkalarının farkına varamayacağı detayları objektif bir biçimde gözler önüne seren bir anlatı var.

Marquez' i bu eserde büyülü gerçeklik tarzının çokça dışında gazetecilik kimliği ile görsek de böyle ilginç detayları olan bir gezi eserini ancak Marquez gibi usta bir kalem yazabilirdi diyorsunuz içinizden. Bazı detayları anlatırkenki kelime oyunları ve kullandığı benzetmeler kendi tarzını ele veriyor ara ara. 

Öyle çok yer ilgimi çekti, öyle çok paragrafın altını çizdim ki zaten ince ve okuması çok kolay olan bu eser kısacık bir zaman diliminde aklımda bir sürü ilginç deneyimle bitiverdi. Moskova'ya iki kez seyahat etmiş biri olarak keşke daha önce okusaymışım bu eseri diyorum. 

Kitabın neredeyse bütününde ilgi çekici hususlar olması Marquez'in gözlem kabiliyetiyle ilgili aslında. Örneğin, Hitler'in, Ruslar artık evinin kapısına dayandıklarında, metroya sığınmış olan insanlar çarpışmak için sokağa çıksınlar diye metroya su basmaları emrini vermesi ve bu nedenle metronun iğrenç ve nemli durumda olması, Çekoslovakya'daki doktorlara ve tiyatro müdürlerine orantısız maaşlar ödenmesi, kot pantolonun bu ülkede şaşkınlıkla karşılanması, Polonya'da turistlerin pasaportlarına çok dikkat etmeleri gerektiği, çünkü ülke vatandaşlarının ülkeden kaçmak için pasaport kolladığı, Polonya'da halkın temel ihtiyaç maddelerini almak için girdikleri her kuyrukta kitap okumaları (özellikle Jack London), Varşova'nın tarihi belge, fotoğraf ve malzemelerle yeniden inşaası, partilerde resmi arabaların şoförlerinin de bulunması, SSCB'de tek bir Coca Cola reklamının olamaması, Sovyetler Birliğinde pijamanın normal giyimden daha kaliteli olması ve insanların pijamayla sokağa çıkabilmesi, Stalin hakkındaki çok farklı ve ilginç gerçekler, Moskova metrosunun aşırı süsü gibi detaylar oldukça ilginç. Bu eseri büyük zevkle okuyacağınızı tahmin ediyor, güzel günler diliyorum...

Hatırlamalı;

Burada işçilerim, tek bir odanın içinde balık istifi gibi yaşayıp yılda yalnızca iki kat elbise almaya hakları varken, bir Sovyet füzesinin aya vardığını öğrenmenin mutluluğu içinde koltukları kabarıyordu.

Batı Berlin bir şehir değil bir laboratuvar. Yönetim değneği ABD'nin elinde.

Bazı bölgelerde sokağın karşı tarafına geçmek yeterli. Bir kaldırım sosyalist, öteki kapitalist.

Konfeksiyon sanayi, rekabetin özendirmesi olmayınca, ancak korkuluklara giydirmeye yaraşır birtakım korkunç giysiler üretiyor.

Genç bir Sovyet yazarın Stalin için söylediği: "Onda karşı olduğum tek şey gezegenin en büyük ve en karmaşık ülkesini sanki bir dükkan yönetir gibi yönetmek istemesi olmuştur."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder