27 Temmuz 2016 Çarşamba

Bir Kayıp Denizci/Gabriel Garcia Marquez



  
Tüm gökyüzünde boş bir yer bulmak olanaksızdı. Küçükayı’yı bulur bulmaz başka bir yere bakmaya cesaret edemedim. Nedenini bilemeyeceğim ama Küçükayı’ya bakarken kendimi daha yalnız hissediyordum.
1955 yılında, Kolombia Deniz Kuvvetlerine bağlı "Caldas" adlı bir muhribin mürettebatından sekiz kişi Antiller denizinde fırtınaya tutulan denize düşüp kaybolur. Tersanede onarıldıktan sonra Alabama'dan ayrılıp "Cartagena"ya gitmekte olan muhrip, faciadan yüz yirmi dakika sonra bu limana ulaşır. Kazazedelerin aranmasına hemen başlanır fakat dört gün sonra aramalar durdurulur ve bu kayıp denizciler resmen ölmüş kabul edilir. Sürpriz bir şekilde bu kayıp denizcilerden biri, bir hafta sonra Kuzey Kolombia'da ıssız bir kumsalda can çekişir durumda bulunur. Bu kitap, on gün yemeden içmeden, başıboş bir salda kalan "Luis Alejandro Velasco" adlı bu denizcinin bazılarımıza gerçekdışı gelebilecek öyküsünü anlatır.
Gabriel Garcia Marquez, 1955 yılında El Espector dergisinde çalışırken bu gerçek olayın öyküsü on dört günlük bir tefrika olarak yayımlanır, daha sonra söz konusu röportaj 1970 yılında kitaplaşır. Marquez tarafından günde altışar saatten yirmi oturumda, Luis Alejandro Velasco’ya faka bastırıcı sorular sorarak yapılan röportaj sonucunda deniz kazasına ilişkin on günün yoğun ve gerçek öyküsü oluşturulur. Diğer taraftan Marquez’in en büyük sıkıntısı alışılagelmişin dışında bir anlatım yetisine sahip olan denizcinin anlattıklarının gerçekliğine okuyucuyu inandırmak olur ki, bu sıkıntıyı da öyküyü onun ağzından yazmakla aşar.
Marquez bu röportajın kitaplaştırılması konusunda düşüncelerini önsözünde çok içten bir şekilde aşağıdaki cümleleriyle eleştirir;
"Bu öyküyü on beş yıldır okumamıştım. Yayımlanacak değerde gibi geliyor bana, ama yayımlanmasının yararını anlayamıyorum. Bugün bir kitap olarak basılıyorsa bunun nedeni, çok düşünmeden yayımlanmasını kabul edişimdir. Söyleyecek tek bir sözüm var: yayımcıların, kitabın içindekinden çok, üstündeki imzayla ilgilenmeleri, hele bu imza moda bir yazarınsa, beni tiksindiriyor. ama ne mutlu ki, yazanların değil de bir sal üstünde on gün boyunca yemeden içmeden acı çeken bu adsız yurttaşım gibi, acı dolu deneyimleriyle yazmaya olanak verenlerin malı olan kitaplar vardır. Kücük kitabim bu sınıfa giriyor."
Can Yayınları, genellikle Marquez eserlerinin kapağında büyülü gerçeklik akımına uygun şekilde Henri Rousseau eserlerini kullanıyor. Bu kitap kapağında da ünlü ressamın "War" adlı eserinin bir bölümü kullanılmış. Eserin tamamı yanda görüleceği üzere kitap konusundan oldukça farklı.
Bu kapsamda, Marquez’in diğer tüm kitaplarını okumuş bir okuyucu olarak bu eserin büyülü gerçeklik ustasının o çok bildiğimiz anlatımından farklı bir tarzla yazılmış olduğunu, diğer taraftan çok ama çok samimi ve sürükleyici bir öyküyle karşılaştığımı belirtmek isterim. Kitap eğer izlediyseniz “Pi’nin Yaşamı” filmine benzer öğeler içerdiği gibi, Jack London’un o çok sevdiği deniz maceralarını içeren romanlarından sanki bir bölümü çağrıştırıyor. Bir oturuşta okunan, bir sonraki sayfayı okuyucuya merak ettiren, heyecanlı, bazen “bu kadar da olamaz” dedirten çok zorlu bir yaşanmışlığı içeren bu kitabı içtenlikle tavsiye ediyorum ve sizden bol deniz maceralı ve sürükleyici roman tavsiyelerinizi bekliyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder