12 Temmuz 2016 Salı

Walden Ormanda Yaşam/Henry David Thoreau

Bilinçli ve incelikli bir şekilde yaşamak, hayatın yalnızca asil gerçekleriyle yüzleşmek ve öğreteceklerini öğrenip öğrenemeyeceğimi anlamak ve ölüm kapımı çaldığında yaşamamış olduğumu görmemek için ormana gittim.


Sivil itaatsizlik anlayışının öncülerinden sayılan Henry David Thoreau, Walden Gölü kıyısında geçirdiği modern hayattan kopuk yıllarını bir masal gibi anlatırken, hayata dair bakış açısı sizi oldukça etkiliyor ve aklınızda unutulmaz cümleler bırakıyor. 1817-1862 yıllarında yaşamış üstadın 1854 yılında geleceği bu kadar net görmüş olması gerçekten kendine hayran bırakıyor. 

Üstadın Walden Gölü kıyısındaki yaşamına dair her türlü ayrıntıyı bir gezginin günlüğünü okur gibi okurken, yazarın fikirlerini çok süslü cümleler arkasına sığınmadan anlatımı, sizi hem bohem bir hayata hem de önemli bir filozofun düşünce dünyasına çekiyor. Eminim, bugün bile oldukça marjinal sayılabilecek fikirleri içerisinde barındıran bu eser kütüphanelerinizin baş köşesinde yer alacak ve tekrar tekrar okunacak.


Yazar, giyim ve kuşam, ev, araba, mobilya ve lüks tüketim eşyalarına sahip olmak, yaşam alanlarımızın dekorasyonu, doğaya ve hayvanların yaşamına uyumlu bir hayat tarzı benimsemek, eğitim sistemi, çalışma hayatı, yemek yeme alışkanlıkları, fiziksel emek gerektiren işler, iyilik ve yardımseverlik, uyku alışkanlığı, din ve dinin yorumlanması, zenginlik ve yoksulluk, okumak, yalnızlık, dostluk, doğal tarım, çiftçilik, ekonomi vejeteryanlık ve daha fazla yazamadığım birçok alanda aslında ansiklopedik bir felsefi eser sunuyor bize. Her bölümü aklınıza geldikçe tekrar okumak hayata bakış açınızı oldukça etkiliyor. Yazarın aykırı sayılabilecek bazı fikirlerine katılmasam da hayata algımın çeşitlenmesi ve bakış açımın klişelerden kurtulmasında önemli etkisi var bu şaheserin. Walden eseri aynı zamanda Amerika' nın en önemli akımlarından biri olan New England Transendentalizmi ve Naturalizmi üzerinde bıraktığı etkilerle de ünlü olup, Gandhi, Tolstoy ve Martin Luther King gibi önemli şahsiyetlere de ilham kaynağı olmuş.


Altını çizdiğim ve tekrar okumak istediğim o kadar çok cümle var ki ancak bir bölümünü sizlerle paylaşabiliyorum... Eserin ana fikrini bolca hayatımıza katabildiğimiz, sade düşünüp, sade davranıp, sade yaşayabildiğimiz günlere kavuşmak dileğiyle...İyi okumalar....

Hatırlamalı;


Kişinin kendi kaderini belirleyen, daha doğrusu gösteren kendi hakkında düşündükleridir.


Ancak uyanık ve sağlıklı tabiatlı olanlar güneşin açık seçik doğduğunu hatırlarlar.

İşte hayat, büyük bir kısmını denemediğim bir deneyim; fakat onların denemiş olmasının bana bir faydası yok. 


İnsan yalnızca evleri değil, aynı zamanda kıyafetleri ve pişirilmiş yemeği de icat etmiştir ve muhtemelen ateşin sıcaklığının kazara keşfi ve kullanımı sonucu da ilk başta lüks olan ateşin karşısında oturma şimdi zorunluluk haline gelmiştir.


Antik Çin, Hint, İran ve Yunan filozofları dışsal zenginlikler açısından en yoksul, içsel zenginlikler açısından ise en zengin olan sınıftır.


Gönüllü yoksulluk diyebileceğimiz bakış açısına sahip olanlar haricinde kimse insan yaşamını tarafsız ve bilgece gözlemleyemez.


Filozof olmak sadece zekice düşüncelere sahip olmak, hatta bir okul kurmak değil; bilgeliği ilkelerine göre; yani basitlik, bağımsızlık, cömertlik ve güvene dayanan bir hayat sürdürecek kadar çok sevmektir.


Filozof, hayatının dışsal biçiminde bile çağının ilerisindedir. Çağdaşları gibi beslenmez, barınmaz, giyinmez, ısınmaz. 


Modaya uygun veya en azından temiz ve yamasız giysilere sahip olmak sağlam bir vicdana sahip olmaktan genelde daha önemli görülür.


Giysilerinden yoksun bırakılsalardı insanların sahip oldukları mevkileri ne derece koruyabilecekleri ilginç bir soru.


Kıyafetleri giyecek yeni birinden ziyade yeni kıyafetler gerektiren tüm işlerden uzak durun.


Kimi zaman bu dünyada insanlar tarafından oldukça sade ve dürüst bir şeyin yapılacağına olan umudumu kaybediyorum.


İnsanların kıyafetine gülmeyi ve tapınmayı engelleyen sadece ciddi bir göz ve samimi olarak yaşanmış bir hayattır.


Kadife bir minder üstünde tıkış tıkış oturmaktansa, bir balkabağında tek başıma oturmayı tercih ederim.


Bu dünya için bir aile malikanesi, öteki dünya içinse bir aile mezarlığı inşa etmişiz.


Maalesef yumurtalarını diğer kuşların yaptığı yuvalara bırakan ve gevezelikleri ve ahenksiz ötüşleriyle hiçbir yolcuyu neşelendirmeyen sığırcıklar ve guguk kuşları gibi davranıyoruz.


Hayatının en değersiz kısmında kuşkulu bir özgürlüğün tadına varabilmek için hayatının en iyi kısmını para kazanarak harcamak bana İngiltere'ye dönüp bir şair gibi yaşayabilmek için ilk olarak servet edinmek amacıyla Hindistana giden İngiliz'i hatırlatıyor. 


Sade ve bağımsız bir zihin hiçbir prensin emrinde çalışmaz.


Yüce anlamıyla okumak, yalnızca bizi bir lüks olarak uyuşturan ve bu sırada da daha soylu yetilerimizi uyutan bir şeyleri değil, okumak için parmaklarımızın ucunda durmamızı ve en dikkatli ve uyanık olduğumuz saatleri ayırmamızı gerektiren kitapları okumaktır.


İtibarınızı sunduğunuz yemeklere dayandırmanıza gerek yok.


Güneşin, ekilmiş tarlalarımıza, çayırlara ve ormanlara ayrım gözetmeden baktığını unutmaya alışmışız. 


İyilik asla boşa gitmeyen tek yatırımdır.


Mezarlarını oluşturan toprağı severler ama hala yapıldıkları çamura hayat veren ruha karşı muhabbet beslemezler. 


Bir kişi yoldaşlarının yürüyüş hızına uyum sağlayamıyorsa belki de bu farklı bir davulcu duyduğu içindir. Ne kadar ağır veya uzak olsa da bırakın kendi duyduğu müziğe uysun.


Benim için her sabah, hayatımı Doğa Ana'nın kendisi kadar sade ve diyebilirim ki masum, hale getirmem için neşeli bir davetti.


Onlar arabalara ve barınaklara kaçarken sen bulutların altına sığın.


Her bir günün kendisinin daha kirletmediği, daha erken, daha kutsal ve daha şafağa ait bir saate gebe olduğuna inanmayan biri hayattan umudunu kesmiştir ve aşağıya doğru inen kararan bir yol izlemektedir.


Tüm unutulmaz olaylar sabah vakti, sabah havasında vuku bulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder