2 Kasım 2016 Çarşamba

Son Sözü Genom Söyler/Greg Gibson


Yakın geçmişimize oranla daha uzun yaşıyoruz, tuhaf yiyecekler yiyoruz, komik bir leğen kemiği üstünde dik durarak yürüyoruz, koca kafalı bebekler dünyaya getiriyoruz, evlerimizi hayvanat bahçesi misali bir sürü hayvanla paylaşıyoruz ve hayli karmaşık toplumsal durumlarla baş etmeye çalışıyoruz. Eğer zaman zaman kendinizi strese girmiş hissediyorsanız bir de bizi bu günlere getiren genlerin halini düşünün. 


Genetik Profesörü Greg Gibson, “Son Sözü Genom Söyler” kitabında genomlarımız ve modern kültür arasındaki çatışmanın kronik hastalıkların artmasındaki en önemli nedeni olduğunu anlatıyor… Mevcut genetik yapımızın, hazır gıda, bol şeker, hareketsiz yaşam, yüksek doz sosyalleşme baskısı gibi unsurlarla birlikte yaşamakta nasıl zorlandığını anlatan kitap okunmaya değer bilim kitaplarından.


Diyabet, obezite, depresyon, şizofreni, alzheimer ve meme kanseri gibi çağımızın en çok görülen hastalıkları arkasındaki genetik yapının önemli olup olmadığı ve çevresel unsurların söz konusu hastalıklar üzerine etkilerinin herkesin anlayabileceği bir dille anlatıldığı, hiç sıkmayan, okudukça merak uyandıran bu eseri mutlaka tavsiye ediyorum. Kitabın çoğu sayfasında altını çizdiğim öyle çok paragraf var ki bunlardan ancak birkaçını kitabın ilgi çekiciliğini görmeniz açısından sizlerle paylaşıyorum. Şu anda pek meşhur olan “Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara” kitabını okuduktan sonra okuduğum bu kitapla kafamdaki pek çok soruya yanıt bulabildim… Hastalıksız ya da en azından mevcut hastalıkla kolay baş edebildiğimiz günler dileğiyle iyi okumalar…


Modern yaşamın yarattığı stres, genlerin tamamen normal işlev gören varyantlarını bozulmanın eşiğine getiren ufak, fazladan karışıklıklar meydana getirmektedir.


Primat tarihi boyunca tamamen zararsız olagelmiş tatlar artık şimdinin kötü adamları, dikkatsiz yaşayan çocuklardaki obezliğe ve iltihaplı bağırsak oluşumuna katkıda bulunan risk faktörleri olarak karşımızda durmaktadır.


Çekilmiş olan tüm acılar çerçevesinden bakıldığında, tartışmaya açık olmakla birlikte, insanların günümüzde ulaştıkları mutluluğa daha önce hiç sahip olmadıkları söylenebilir.


Bazı mutasyonlar sizin için faydalıdır da. Diyabetten korunmaya ya da kişinin daha doğurgan olmasını sağlayabilirler.


Yakın zamana dek, kanser en yaygın hastalık ve başlıca ölüm nedeni değildi; dolayısıyla, kansere yol açabilecek yüzlerce varyantın genomdan temizlenmesi için hayli küçük bir baskı oluşmuştur.


Milyonlarca yıl boyunca primatlar nispeten sabit seyreden bir baskı aralığı içindeydiler ve oldukça iyi iş gören insülün, leptin ve benzerleri tarafından temellenmiş bir hormon sistemi evrimleştirmişlerdi. Sonra tür olarak dünyanın dört bir tarafına göç etmeye, tuhaf ayklık adet döngülerine sahip olmaya ve daha önce hiç beklenmeyecek denli uzun yaşamaya karar verdik. Çeşitli dönemlerde otçulluktan etçilliğe oradan hepçilliğe geçtik; avcı-toplayıcılığı bırakıp göçebe-çobancı olduk ve en son dönemde de mısırcılığa geçtik. Baskı altındaki metabolik sistemlerimizin kafaları bütünüyle karışmış durumdadır.


Bize Michelangelo’yu, Beethoven’ı, Einstein’ı ve Shakespeare’i veren evrimsel süreç nasıl oluyor da yaratıcı sanatçılarımızı bu tür yıkıcı bir depresyon kapasitesiyle baş başa bırakıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder