Yakın
geçmişimize oranla daha uzun yaşıyoruz, tuhaf yiyecekler yiyoruz, komik bir
leğen kemiği üstünde dik durarak yürüyoruz, koca kafalı bebekler dünyaya
getiriyoruz, evlerimizi hayvanat bahçesi misali bir sürü hayvanla paylaşıyoruz
ve hayli karmaşık toplumsal durumlarla baş etmeye çalışıyoruz. Eğer zaman zaman
kendinizi strese girmiş hissediyorsanız bir de bizi bu günlere getiren genlerin
halini düşünün.
Genetik
Profesörü Greg Gibson, “Son Sözü Genom Söyler” kitabında genomlarımız ve modern
kültür arasındaki çatışmanın kronik hastalıkların artmasındaki en önemli nedeni
olduğunu anlatıyor… Mevcut genetik yapımızın, hazır gıda, bol şeker, hareketsiz
yaşam, yüksek doz sosyalleşme baskısı gibi unsurlarla birlikte yaşamakta nasıl zorlandığını
anlatan kitap okunmaya değer bilim kitaplarından.
Diyabet,
obezite, depresyon, şizofreni, alzheimer ve meme kanseri gibi çağımızın en çok
görülen hastalıkları arkasındaki genetik yapının önemli olup olmadığı ve
çevresel unsurların söz konusu hastalıklar üzerine etkilerinin herkesin
anlayabileceği bir dille anlatıldığı, hiç sıkmayan, okudukça merak uyandıran bu
eseri mutlaka tavsiye ediyorum. Kitabın çoğu sayfasında altını çizdiğim öyle
çok paragraf var ki bunlardan ancak birkaçını kitabın ilgi çekiciliğini
görmeniz açısından sizlerle paylaşıyorum. Şu anda pek meşhur olan “Sapiens:
Hayvanlardan Tanrılara” kitabını okuduktan sonra okuduğum bu kitapla kafamdaki
pek çok soruya yanıt bulabildim… Hastalıksız ya da en azından mevcut hastalıkla
kolay baş edebildiğimiz günler dileğiyle iyi okumalar…
Modern yaşamın
yarattığı stres, genlerin tamamen normal işlev gören varyantlarını bozulmanın
eşiğine getiren ufak, fazladan karışıklıklar meydana getirmektedir.
Primat tarihi
boyunca tamamen zararsız olagelmiş tatlar artık şimdinin kötü adamları,
dikkatsiz yaşayan çocuklardaki obezliğe ve iltihaplı bağırsak oluşumuna katkıda
bulunan risk faktörleri olarak karşımızda durmaktadır.
Çekilmiş olan
tüm acılar çerçevesinden bakıldığında, tartışmaya açık olmakla birlikte,
insanların günümüzde ulaştıkları mutluluğa daha önce hiç sahip olmadıkları
söylenebilir.
Bazı mutasyonlar
sizin için faydalıdır da. Diyabetten korunmaya ya da kişinin daha doğurgan
olmasını sağlayabilirler.
Yakın zamana
dek, kanser en yaygın hastalık ve başlıca ölüm nedeni değildi; dolayısıyla,
kansere yol açabilecek yüzlerce varyantın genomdan temizlenmesi için hayli küçük
bir baskı oluşmuştur.
Milyonlarca yıl
boyunca primatlar nispeten sabit seyreden bir baskı aralığı içindeydiler ve
oldukça iyi iş gören insülün, leptin ve benzerleri tarafından temellenmiş bir
hormon sistemi evrimleştirmişlerdi. Sonra tür olarak dünyanın dört bir tarafına
göç etmeye, tuhaf ayklık adet döngülerine sahip olmaya ve daha önce hiç
beklenmeyecek denli uzun yaşamaya karar verdik. Çeşitli dönemlerde otçulluktan
etçilliğe oradan hepçilliğe geçtik; avcı-toplayıcılığı bırakıp göçebe-çobancı
olduk ve en son dönemde de mısırcılığa geçtik. Baskı altındaki metabolik
sistemlerimizin kafaları bütünüyle karışmış durumdadır.
Bize
Michelangelo’yu, Beethoven’ı, Einstein’ı ve Shakespeare’i veren evrimsel süreç
nasıl oluyor da yaratıcı sanatçılarımızı bu tür yıkıcı bir depresyon
kapasitesiyle baş başa bırakıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder