GABRIEL
GARCIA MARQUEZ KİTAPLARINDAKİ
YAŞLILIK
OLGUSU
Özge [1]
“Gençlik hakkında o kadar esnek bir düşünceye
sahiptim ki, hiçbir zaman çok geç olmuş gibi gelmemişti bana.”[2]
Özet: Yaşlılık, psikoloji, sosyoloji, felsefe, tıp, iktisat gibi birçok alanda
incelenmiş ve incelenmekte olan bir olgudur. Yaşlılık olgusu, birçok alana konu
olduğu gibi edebiyata da konu olmaktadır. Gabriel Garcia Marquez kitaplarında
yaşlılık olgusuna oldukça yoğun biçimde rastlanmaktadır. Bu kapsamda, çalışmada
Marquez’e ait eserler incelenmiş olup, yaşlılık olgusunun Marquez tarafından
nasıl ele alındığı ve yaşlılık ile anlatılmak istenenin ne olduğu değerlendirilmiştir.
Çalışmada, Marquez eserlerinde işlenen yaşlılık olgusu, fiziksel değişim,
psikolojik değişim, dışa bağımlı olma, bilgi birikimi ve tecrübe, sağlık
sorunları ve ölüm korkusu, yaşlılığa boyun eğmeme, geçmişe duyulan özlem
başlıkları altında incelenmiş ve söz konusu başlıklar Marquez eserlerinden
yapılan alıntılarla örneklendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Gabriel Garcia Marquez, Kitap, Yüzyıllık
Yalnızlık, Yaşlılık, Yaşlanma
Abstract: Elderliness
is studied and continues to be studied in many areas like psychology,
sociology, philosophy, medicine and economics. As studied in many areas,
elderliness is also studied in literature. Elderliness is prevailed in the
books of Gabriel Garcia Marquez. In this context, the books of Gabriel Garcia
Marquez are studied; the concept of elderliness according to Marquez and what
is illustrated by elderliness are searched. Elderliness in the books of Marquez
is searched under the topics of physiological and psychological change,
external dependence, accumulation of knowledge and experience, health problems
and fear of death, refusal of elderliness, nostalgia and the topics are
exemplified by the citations from the books of Marquez.
Key Words: Gabriel Garcia Marquez,
Book, One Hundred Years of Solitude, Elderliness, Aging
1.Giriş
“Yaşlılık”
sözlük anlamı olarak yaşlı olma, artmış yaşın etkilerini gösterme hali olarak
tanımlanmaktadır. Üreme döneminin bitiminden ölüme kadar geçen dönemdeki
değişim ve dönüşüm süreci canlılar için yaşlılık dönemi olarak
tanımlanmaktadır. Söz konusu değişimlerin en önemlisi doğurganlığın azalması ve
mortalitenin artması olarak değerlendirilmektedir (Beğer, Yavuzer, 2012).
Yaşlılığın
sadece fiziksel anlamda değil psikolojik ve sosyal boyutlarıyla da incelenmesi
önem arz etmektedir. Fizyolojik boyutuyla yaşlılık, kronolojik yaşla birlikte
görülen fiziksel değişimleri ifade etmektedir. Psikolojik boyutuyla yaşlılık
söz konusu olduğunda ise algı, öğrenme, psikomotor, problem çözme ve kişilik
özellikleri açısından yaşın ilerlemesi ile kişinin adaptasyon kapasitesindeki
değişim anlatılmaktadır. Sosyolojik açıdan yaşlılık ile bir toplumdaki belirli
yaş grubu algısı, onlardan beklenen davranışlar ve toplumun o gruba verdiği
değer ifade edilmektedir (Beğer, Yavuzer, 2012).
Yaşlıların yaşamdan aldıkları
memnuniyet, yapılan çalışmalarda beş ana unsurun incelenmesiyle ortaya
çıkmaktadır. Söz konusu unsurlar; fiziksel sağlık, ruhsal sağlık, sosyal ilişki
durumu, çevre (yaşam yerindeki imkanlar, güvenlik, ülke koşulları), cinsiyet,
medeni durum, yerleşim yeri, eğitim durumu, gelir durumu, sosyal sınıf algısı
gibi değişkenlerdir (Arun, 2008). Bahse konu unsurların birleşimi ile yaşlı
bireyin yaşam memnuniyeti düzeyi ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan yaşlılık
döneminde gerçekleşen fiziksel, ruhsal ve ekonomik değişiklikler kişinin içine
kapanmasına, sosyal hayata etkin katılamamasına yol açmaktadır.
Yaşlılık,
psikoloji, sosyoloji, felsefe, tıp, iktisat gibi birçok alanda incelenmiş ve
incelenmekte olan bir olgudur. Yaşlılık olgusu, birçok alana konu olduğu gibi
edebiyata da konu olmaktadır. Gabriel Garcia Marquez kitaplarında yaşlılık
olgusuna oldukça yoğun biçimde rastlanmaktadır. Bu kapsamda, çalışmada
Marquez’e ait Yüzyıllık Yalnızlık, Kırmızı Pazartesi, Kolera Günlerinde Aşk, Albaya
Mektup Yok, İyi Kalpli Erendira ve On İki Gezici Öykü adlı kitapları incelenmiş
olup, yaşlılık olgusunun Marquez tarafından nasıl ele alındığı ve yaşlılık ile
anlatılmak istenenin ne olduğu incelenmiştir.
2. Marquez Eserlerinde Yaşlılık
2.1 Fiziksel değişim
Yaşın
ilerlemesiyle birlikte, doku ve organlarda oluşan yaşlanma –biyolojik yaşlanma-
çerçevesinde, iç organlarda değişim ve işlevlerinde azalma görülmekte, beyin
hücrelerinde gerilemeler oluşmaktadır, hafıza zayıflamakta, cilt tonunu kaybetmekte,
saçlar beyazlamakta, kemiklerde osteoporoz ve şekil değişiklikleri
oluşmaktadır. Görme, işitme kaybına bağlı olarak beden imajında değişim ve uyum
sorunları ortaya çıkmaktadır (Öz, 2002). Söz konusu sağlık sorunlarının verdiği
rahatsızlık ve fiziksel yapının değişmesiyle çeşitli psikososyal sorunlar da
ortaya çıkabilmektedir. Marquez romanlarında yaşlılığın sebep olduğu fiziksel
değişime sıkça değinilmekte ve fiziksel değişimin karakteri olumsuz anlamda
etkilediğine vurgu yapılmaktadır.
“Karısı
onu o anda, evlendikleri günkü gibi giyinmiş olarak gördü. Ancak o zaman
kocasının ne kadar yaşlanmış olduğunu fark etti” (Marquez, 1961, s. 12)
cümlesinde karakterin, eşinin yaşlılık dönemindeki fiziksel değişimini objektif
bir biçimde değerlendirebilmesi için eşini gençliğinde giydiği takımla görmesi
gerekmiştir.
Marquez,
aşağıdaki metinde, yaşlılığın getirdiği olumsuz fiziksel değişimlere rağmen
karakterin iyi göründüğünü vurgularken, mesleki anlamda geçmişteki durumunun
devam etmemesi gerçeğinin karakteri umutsuzluğa iten bir neden olduğunu
belirtmektedir;
Sağlık durumunu ele veren tek
şey, yıpranmış cildiydi. Yine de yetmiş üç yaşına rağmen hala son derece
zarifti. Ancak o sabah hiç de bundan gururlanacak halde hissetmiyordu kendini.
Şan şeref ve iktidar yılları, bir daha geri gelmemek üzere geçip gitmişti,
şimdi ise yalnızca ölüme doğru giden yıllar vardı önünde (Marquez, 1992, s. 17).
Ursula yavaş yavaş kuruyup
ufalıyor, çocuk gibi oluyordu. Son aylarında, geceliğinin içinde kaybolan bir
kiraz çiçeğine döndü. Her zaman havada tuttuğu kolu ise maymun pençesini
andırıyordu… Ursula yeni doğmuş yaşlı bir kadına benziyordu (Marquez, 1967).
Marquez,
yaşlılığın olumsuz yönde fiziksel bir değişime yol açtığını ve söz konusu
olumsuz değişime karşı hissedilen duygunun daha kuvvetli başka duygularla
üstesinden gelinebilecek bir olgu olduğunu şu cümleler ile dile getirmektedir:
Korkmuştu, çünkü kendisi onu ne
kadar yaşlanmış görüyorsa, onun da kendisini o kadar yaşlanmış gördüğünü
biliyordu, kendisindeki gibi içinde buna katlanacak kadar sevgi olduğunu da
sanmıyordu (Marquez, 1981, s. 86).
Düğün resminden geri kalan tek
şey, duru badem gözleri, doğuştan kibriydi, ama yaşın alıp götürdüklerini kişiliğiyle
gideriyor, çabasıyla aşıyordu (Marquez, 1985).
Fermina Daza kocasının
adımlarının yavaş yavaş dengesizleştiğini, ruhsal durumunun ani
değişikliklerini, bellek boşluklarını, son zamanlarda uykuda hıçkırma
alışkanlığını yavaş yavaş keşfetti, ama onları son soluğun kaçınılmaz
belirtileriyle değil, çocukluğa mutlu bir geri dönüşle özdeşleştiriyordu. Bu
yüzden, güç bir yaşlı gibi değil, yaşlı bir çocuk gibi davranıyordu ona; bu
aldanış ikisi için de tanrı’nın bir lütfuydu, çünkü onları acıma duygusundan
kurtarmıştı (Marquez, 1985).
Marquez,
aşağıda yaşlılığın yarattığı fiziksel değişimin karakterlerin birbirini görmesi
ile bir hayal kırıklığına yol açtığını diğer taraftan, hissedilen aşk ile söz
konusu memnuniyetsizliğin geçeceğini vurgulamaktadır. Bu anlamda yaşlılığı
olumsuz anlamda betimlerken aşk duygusunu şu şekilde yüceltmektedir:
Onu son kez görüşünden bu yana ne
denli yaşlandığına şaştı; onun da kendisini öyle gördüğünün farkına vardı. Ama
bir an sonra, ilk sarsıntıyı atlatınca, yaşamın onlarda bıraktığı izlerin daha
az farkına varacaklarını, birbirlerini yeniden, kırk yıl önce tanıştıkları
zamanki gibi genç göreceklerini düşünerek avuttu kendini (Marquez, 1985, s. 362).
İkisi de uçup giden bir an
içinde, bu ellerin hiçbirinin, birbirine dokunmadan önce düşledikleri eller
değil, iki yaşlı kemikli el olduğunun bilincine varacak denli ayıktılar. Ama
bir an sonra düşledikleri eller olmuşlardı (Marquez, 1985, s. 417).
Marquez
yaşlılığın getirdiği fiziksel değişimleri betimlerken, aşağıda “basılmış toprak
gibi kupkuru” ve “sinsice indirilen darbe” ifadeleriyle yaşanan fiziksel
değişimlere olumsuzluk vurgusu yapmaktadır;
İhtiyar Jacob onu uzun uzun
inceledi. Sadece gözleri hala gençti. Eklem yerlerinde kemikleri boğum boğumdu,
basılmış toprak gibi kupkuruydu, zaten oldum olası böyleydi (Marquez, 1972).
Dazlaklık gibi, yaşlılığın sinsice
indirdiği bir darbe gibi görünmedi bu onda; kekremsi kükürtlü kauçuk kokusuna karşın,
ortopedik bir gülümseyişle yüzünün daha aydınlık olacağına inanıyordu çünkü
(Marquez, 1985, s. 335).
Aşağıdaki
paragrafta da, Marquez, karakterin kendini fiziksel anlamda beğenmemesi ile
kendisini paspal ve karşı cins tarafından istenilemez hissetmesini yaşlılıkla beraber
gelen fiziksel değişime bağlamaktadır, diğer taraftan karakter karşı cins
tarafından yaşına rağmen ilgi görmekte ve beğenilmektedir:
Yol boyunca bir daha
konuşmadılar, ama Maria dos Prazeres de birçok kez yan gözle incelendiğini
hissetmiş ve o yaşında hala hayatta olması bir kez daha acı vermişti ona.
Yağmur yağmaya başladığında başına örtüverdiği mutfak beziyle ve ölümü
düşünüyor olmaktan değiştirmeyi akıl edemediği eski püskü pardösüsüyle kendini
çirkin ve acınacak halde hissediyordu (Marquez, 1972, s. 120).
2.2 Psikolojik boyut
Psikolojik
boyutuyla yaşlılık söz konusu olduğunda algı, öğrenme, psikomotor, problem
çözme ve kişilik özellikleri açısından yaşın ilerlemesi ile kişinin adaptasyon
kapasitesinde değişimler meydana gelmekte ve özellikle unutkanlık sıkça
görülebilmektedir. Marquez’in en ünlü eserlerinden biri olan “Yüzyıllık
Yalnızlık” kitabında yer alan “Ursula” karakterinin yaşlanmasıyla beraber
unutkanlığının artması olgusuna kitabın birçok yerinde değinilmektedir;
Ursula yaşının hesabını kendi de
unuttuğu halde yaşlanmış olmayı bir türlü kabullenmiyor, her işe burnunu sokmak
isteyip çevresindekileri tedirgin ediyor, eve gelen yabancılara savaş sırasında
yağmur mevsimi geçtikten sonra almak üzere oraya bir ermiş heykeli bırakıp
bırakmadıklarını sorarak huzur kaçırıyordu (Marquez, 1967).
Ursula’nın saçmalamaları kadar
onları eğlendiren hiçbir şey yoktu. Yağmurun üçüncü yılında, Ursula’nın beyni
gerçekten sulanmaya başlamıştı. Yavaş yavaş gerçeklik kavramını yitiriyor,
bugünle dünü karıştırıyordu. Yaşamının çok eskilerde kalmış olaylarını yeni
olmuş gibi görüyordu (Marquez, 1967).
Onu yine kendi oğluyla
karıştırıyordu. Çünkü tufandan sonra esen ve Ursula’nın beynine zaman zaman
ışık tutan sıcak rüzgar kesilmişti. Ursula artık bilincini iyice yitirmişti
(Marquez, 1967).
Fiziksel
ve zihinsel yeteneklerde kayıpların oluşması, bireyin kendini kabulünün ve
benlik saygısının düşmesine yol açmaktadır. Bağımlılık ve yetersizlik duyguları
oluşarak bireyi kendisi hakkında olumsuz düşüncelere sevk etmektedir (Öz, 2002).
Marquez kitaplarında yaşlılık olgusu çerçevesinde zihinsel yeteneklerin kaybı
ve unutkanlığa değinilerek, söz konusu değişimlerin karakter üstündeki olumsuz
etkisine vurgu yapılmaktadır;
İlk unutkanlılarının farkına
vardığında, Tıp okulundaki hocalarından birinden duyduğu bir çareye başvurdu: “Belleği
olmayan, kendine kağıttan bir bellek yapar.” (Marquez, 1985, s. 61)
Ama onu en çok kaygılandıran,
kendi mantığına duyduğu güvensizlikti: yavaş yavaş, önüne geçilmez bir çöküş
içinde doğru düşünme yeteneğini yitirdiğinin bilincine varıyordu. (Marquez,
1985, s. 61)
2.3 Dışa bağımlılık
Yaşlılığa
bağlı olarak gelişen çeşitli sağlık sorunları, fiziksel yetersizlikler,
duyularda gözlenen rahatsızlıklar sebebiyle yaşlı bireylerin dışa bağımlı bir
hale geldiği bilinmektedir. Marquez, yaşlılıkta gerçekleşen fiziksel değişimler
sonucu bireyin çeşitli toplumsal yardımlara ihtiyacı olduğuna vurgu yapmakta
olup diğer taraftan karakterin söz konusu yardım ihtiyacından hoşnut olmadığını
kitaplarında şöyle anlatmaktadır:
Gerçekten de kısa bir süre
öncesine kadar, otobüste kendisine yer vermeleri, yolda karşıdan karşıya
geçmesine yardım etmeleri, merdivenleri çıkarken koluna girmeleri hiç hoşuna
gitmiyordu, ama sonunda bunu yalnızca kabullenmekle kalmamış, aynı zamanda
nefretlik bir gereksinim olarak da ister olmuştu (Marquez, 1992, s. 117).
Doktor Juvernal urbino, yolda
rastladığı son çağrılarla birlikte kargaşanın tam ortasında varabildi; o da
onlar gibi çabuk çabuk otomobilden indikten sonra, taştan taşa atlayarak
avludan geçip eve gitmek istedi, ama sonunda, Don Sacho’nun adamlarının
kollarına girip sarı yelken bezinden bir sayvanın altında kendisini taşımaları
gibi bir aşağılanmayı kabul etti (Marquez, 1985; 53).
Florentino Ariza kendini bir
kadının kolunda taşıtmak zorunda kalacağı o aşağılık yaştan korktuğu kadar
ölümden korkmuyordu artık (Marquez, 1985, s. 326).
Görüldüğü
üzere, “nefretlik gereksinim”, “aşağılanma”, “aşağılık yaş” ifadeleriyle
Marquez, yaşlılıkta başka bir bireyin yardımına duyulan ihtiyacı çok alçaltıcı
bir durum olarak ifade etmektedir. Karakter, yardıma ihtiyacı olduğunun farkına
varmakta, söz konusu yardımı kabul etmek zorunda kalmakta diğer taraftan
yapılan yardımdan psikolojik olarak olumsuz yönde etkilenmektedir.
2.4 Bilgi birikimi ve tecrübe
Yaşam
tecrübesinin ve gençlik koşuşturmasının bitmesi sonucu yaratılan vaktin yaşlı
insanlarda yoğun bilgi birikimi sağladığı gözlemlenmektedir. Yaşanılan yıllarda
tecrübe edilen bazı olaylar, dünyada geçirilen süre uzunluğuna bağlı olarak
edinilen bilgi seviyesi, görgü, yaşın verdiği olgunluk ve deneyim Marquez
kitaplarında saygı duyulacak karakterleri yaratmaktadır. Bu anlamda söz konusu
duruma verilebilecek en iyi örnek Yüzyıllık Yalnızlık eserindeki “Ursula”
karakteridir. Marquez, yaşlılığı uzun bir yaşam koşuşturması ve hedeflerin
gerçekleşmesi sonucu kişisel bütünlük ve bilgeliğin geliştiği dönem olarak
şöyle anlatmaktadır;
Ursula yaşlılığın aşılmaz
yalnızlığında, aile içindeki olayları bütün ayrıntılarıyla inceleyebiliyor,
eski günlerde bin bir uğraş arasında fırsat bulup da göremediği gerçekleri
şimdi değerlendiriyordu (Marquez, 1967).
Ursula’nın öylesine boş zamanı
vardı ve iç dünyası öylesine doldurulmuştu ki, evdekilerin yaşantısını yakından
izleyebiliyordu (Marquez, 1967).
“Benim yaşıma gelince” dedi
kadın, “İnsanın düşünecek o kadar vakti oluyor ki, sonunda kahin olup çıkıyor”
(Marquez, 1972).
2.5
Sağlık sorunları ve ölüm korkusu
Yaşlılıkta,
kişinin yaşam evresinin son dönemi olmasıyla az ya da çok ölüm düşüncesi
sonucunda ortaya çıkan duygular gelişmektedir. Söz konusu duyguların arkasında
bireyin yaşantısını istediği gibi değerlendirememenin ve önünde az zaman
kalmasının telaşı ve korkusu bulunabilmektedir (Öz, 1999). Marquez eserlerinde
ölüm olgusuna da yaşlılığa paralel olarak oldukça sık rastlanmaktadır.
Karakterlerin betimlenen sağlık sorunlarını algılamalarının ardından gelen ölüm
korkusuna, ölümlü olma düşüncesine ve ölümle beraber yaşamda planlanan şeylerin
gerçekleşememesi telaşına sıkça yer verilmektedir.
Zaman zaman havasız kalmış bir
balık gibi uyanıyordu. Yüreğinde ödem vardı. Bir an yüreğinin tempoyu
kaçırdığını, okul bandolarında olduğu gibi teklediğini duyumsuyordu; bir kez,
bir kez daha, sonunda tempoyu yakaladığını duyumsuyordu çünkü Tanrı büyüktü.
Ama hastalarına verdiği avutucu ilaçlara başvuracak yerde korkudan dona
kalıyordu (Marquez, 1985, s. 314).
Seksen bir yaşında, bu dünyaya
uyku sırasında en küçük bir durum değişikliğiyle kopabilecek incecik bağlarla bağlı
olduğunun bilincine varacak kadar aklı başındaydı; bu bağları koparmamak için
elinden geleni yapıyorsa, ölümün karanlığında Tanrı’yla karşılaşmamak
korkusundandı (Marquez, 1985, s. 62).
Doktor Juvernal Urbino’nun
babasının o öğleden sonraki yaşına ulaşmasına çok az kalmıştı. Ona benzediğini
biliyordu; bunun bilincine şimdi, altüst edici, onun gibi ölümlü olduğu
düşüncesi eklenmişti (Marquez, 1985).
Florentino Ariza’nın, çağın
yaşlılık kavramından kaçması olanaksızdı; öyle ki, sinemadan çıkarken Fermina
Daza’nın sendelediğini görünce, ansızın, amansızca sürdürdüğü aşk savaşımında,
kancık ölümün kaçınılmaz olarak onu yenik düşüreceği yılgısıyla ürpermesi
doğaldı (Marquez, 1985, s. 332).
2.5 Yaşlılığa boyun eğmeme
Yaşlanma
ile birlikte zihinsel ve fiziksel kapasitede azalma, hareket kapasitesinde
yavaşlama görülse de birey kendini yaşlı hissetmeyebilmektedir. Yaşlılık,
durağan ve değişmez bir yaşam dönemi olmayıp, çeşitli güçlerin etkileşimini
içermektedir. Söz konusu güçlerin temelinde yaşamın tüm periyotlarının
sıkıntılarına karşı bireyin var olmaya devam etmiş olmasının verdiği güç ve
bilgelik bulunmaktadır (Beğer, Yavuzer, 2012). Marquez kitaplarında, yaşlılıkta
gerçekleşen fiziksel değişimlere karşı önlemler alma, söz konusu değişimleri
gizleme, sağlık sorunlarına rağmen çalışma hayatına devam etme gibi yaşlılığı
reddetme ve yaşlılıkla baş etme olguları aşağıdaki şekillerde yer almaktadır;
Ölünce dinlenmeye bol bol vaktim
olacak nasıl olsa. Ama tasarılarımda henüz hesaba katmıyorum bu olasılığı.” Sağ
kulağının gittikçe daha az işitmesine, adımlarının kararsızlığını gizlemek için
gümüş saplı bir bastona dayanmasına karşın, delikanlılık yıllarındaki duruşunu
koruyor, yeleğinin üstünden çaprazlama geçen altın köstekli takım elbiseler
giyiyordu (Marquez, 1985).
Sekseninde de, kolera salgınından
az sonra Paris’ten döndüğü zaman ki gibi rahat davranışlarını, canlılığını
sürdürüyordu; düzgün taranmış, ortadan ayrılmış saçları, madensi renginin dışında,
tıpkı gençliğindeki gibiydi (Marquez, 1985).
Yaşına karşın, hastalarını
muayenehanede kabul etmemekte direniyor, kentin her yerine yaya gidilebilecek
denli barış içinde olduğu zamanlardan beri hep yaptığı gibi, onlara evlerinde
bakmayı sürdürüyordu (Marquez, 1985).
Bir yıl önce, üç gün süren resmi
jubileyle seksen yaşını kutlamış, yaptığı teşekkür konuşmasında bir kez daha
emekliye ayrılma dürtüsüne karşı koymuştu (Marquez, 1985).
“Ben hiç yaşlanmayacağım,” diye
içini çekmişti Jeremiah de Saint Amour ansızın. Bunu, zamanın yıpratmasına
karşı yiğitçe bir savaş önerisi gibi yorumlamış ama o daha açık konuşmuştu:
Altmış yaşına gelince yaşamına son vermeye kesin kararlıydı (Marquez, 1985).
Geçen martta doldurduğu yetmiş
altı yaşını göstermemek için çok para çok emek ve istem gücü harcamıştı…(Marquez,
1985)
2.6 Geçmişe özlem
Yaşlı
bireylerde yenilikleri kolay benimsememe durumuna paralel olarak geçmişe özlem
duygusu artmaktadır. Diğer taraftan genel olarak insan psikolojisinde geçmişin
güzel yönleriyle hatırlanması söz konusun olup yaşlı bireyler de eskiye özlem
duymakta, sıkça anılarından ve gençliğindeki toplum, aile, çevre, ekonomi ile
ülkenin durumundan bahsetmektedir. Marquez yaşlılıkta geçmişe duyulan özleme
vurgu yaptığı aşağıdaki paragrafta, duyulan özlemin anılar arasında iyi-kötü
ayrımına olanak tanımayacak kadar yoğun olduğunu şöyle ifade etmektedir:
Artık kendisini öyle yaşlı, öyle
bitik, güzel günlerden öyle uzaklaşmış buluyordu ki, en kötü anılarla dolu günleri bile özler oldu.
İşte o zaman, verandadaki ortancaları, gün batarken güllerin yaydığı kokuyu, sonradan görme güruhun hayvanca
davranışlarını bile nasıl özlediğini anladı.
Günlük gerçeklerin bile en sarsıcı olanlarına bile kolayca dayanmış olan ateşi
sönmüş yüreği, bu özlem duygusunun
ilk kabarışında paramparça oluverdi (Marquez, 1967)
Yazar,
duysal bazı uyarıcıların anıları canlandırdığına dair bilgi ışığında,
yaşlıların eski anılarına dönme, eskiyi hatırlama isteğine şu şekilde vurgu
yapmaktadır:
Pek çokları kokuyu duymadılar.
Ama bazıları, özellikle de yaşlılar, kokunun zevkine varabilmek için deniz
kenarına indiler. Geçmişteki kokuların hiçbirine yer bırakmayacak kadar yoğun
bir kokuydu bu (Marquez, 1972, s. 27).
3. Sonuç
“Yaşlılık”
sözlük anlamı olarak yaşlı olma, artmış yaşın etkilerini gösterme hali olarak
tanımlanmaktadır. Yaşlılık, psikoloji, sosyoloji, felsefe, tıp, iktisat gibi
birçok alanda incelenmiş ve incelenmekte olan bir olgudur. Yaşlılık olgusu,
birçok alana konu olduğu gibi edebiyata da konu olmaktadır. Gabriel Garcia
Marquez kitaplarında yaşlılık olgusuna oldukça yoğun biçimde rastlanmaktadır.
Çalışmada, Marquez
eserlerinde işlenen yaşlılık olgusu, fiziksel değişim, psikolojik değişim, dışa
bağımlı olma, bilgi birikimi ve tecrübe, sağlık sorunları ve ölüm korkusu,
yaşlılığa boyun eğmeme, geçmişe duyulan özlem başlıkları altında incelenmiş ve söz
konusu başlıklar Marquez eserlerinden yapılan alıntılarla örneklendirilmiştir. Yapılan
değerlendirmeler ışığında aşağıda yer alan sonuçlara ulaşılmıştır;
Marquez
eserlerinde yaşlı kişi kimi zaman kendine güvenini kaybetmekte, kendini paspal
bulmakta ve karşı cins tarafından beğenilemez olduğunu düşünmektedir. Marquez
romanlarında yaşlılığın sebep olduğu fiziksel değişime sıkça değinilmekte ve
fiziksel değişimin karakteri olumsuz anlamda etkilediğine vurgu yapılmaktadır.
Marquez, söz konusu olumsuz değişime karşı hissedilen duygunun daha kuvvetli
başka duygularla üstesinden gelinebilecek bir olgu olduğuna vurgu yapmaktadır. Söz
konusu duygular aşk, sevgi, bağlılık gibi duygular olabilmektedir. Özellikle
“Kolera Günlerinde Aşk” kitabında uzun yıllara rağmen bitmeyen ve yaşlılık döneminde
tekrar başlayan büyük aşk anlatılmaktadır.
Marquez
kitaplarında yaşlılık olgusu çerçevesinde zihinsel yeteneklerin kaybı ve
unutkanlığa vurgu yapılarak, söz konusu değişimlerin karakter üstündeki olumsuz
etkisi anlatılmaktadır. Söz konusu zihinsel yetilerin kaybı olgusuna yoğun
olarak “Yüzyıllık Yalnızlık” ve “Kolera Günlerinde Aşk” eserlerinde
rastlanmaktadır.
Marquez
yaşlılıkta gerçekleşen fiziksel değişimler sonucu bireyin çeşitli toplumsal
yardımlara ihtiyacı olduğuna vurgu yapmakta olup diğer taraftan karakterin söz
konusu yardım ihtiyacından hoşnut olmadığını, üçüncü kişilerden gelecek
yardımın aşağılayıcı bir durum olduğunu ve karakterin söz konusu yardıma
ihtiyacı olması sebebiyle kendini psikolojik anlamda kötü hissettiğini dile
getirmektedir.
Marquez,
yaşlılığı uzun bir yaşam koşuşturması ve hedeflerin gerçekleşmesi sonucu
kişisel bütünlük ve bilgeliğin geliştiği dönem olarak anlatmaktadır. Yaşlı
kişilerin bilge kişiler olduğu ve onların tecrübelerinden yararlanılması gerektiğini
vurgulamaktadır.
Marquez
eserlerinde ölüm olgusuna da yaşlılığa paralel olarak oldukça sık
rastlanmaktadır. Eserlerde, karakterlerin betimlenen sağlık sorunlarını
algılamalarının ardından gelen ölüm korkusuna, ölümlü olma düşüncesi ve ölümle
beraber yaşamda planlanan şeylerin gerçekleşememesi telaşına yer verilmektedir.
Marquez
kitaplarında, yaşlılıkta gerçekleşen fiziksel değişimlere karşı önlemler alma,
söz konusu değişimleri gizleme, sağlık sorunlarına rağmen çalışma hayatına
devam etme gibi yaşlılığı reddetme ve yaşlılıkla baş etme olguları yer
almaktadır. Bu anlamda karakterler dış görünüşlerine özenmekte, sağlıklarına
dikkat etmekte, çalışma hayatını sonlandırmama konusunda ısrarcı olabilmekte ve
sosyal hayatlarına eskisi gibi devam edebilmektedir.
Yazar,
duysal bazı uyarıcıların anıları canlandırdığına dair bilgi ışığında,
yaşlıların eski anılarına dönme, eskiyi hatırlama isteğine vurgu yapmaktadır. Marquez’in
anlatımında yaşlı karakterlerin anılarına ve geçmişe özlemine sıkça yer verilmektedir.
Kokular, anıları hatırlatan en önemli duysal öğe olarak işlenmekte, bazı
eşyalara anıları ve geçmişteki kişileri hatırlatan öğeler olarak önemli
anlamlar yüklenmektedir.
Kaynakça
ARUN, Ö. (2008). “Yaşlı Bireyin Türkiye
Serüveni: Kaliteli Yaşlanma İmkanı Üzerine Senaryolar”,
Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 7 313-330.
AYDIN, A ve SAYILAN, A. (2014).
“Aktif Yaşlanma ile Yaşam Boyu Öğrenme Arasındaki İlişkiye Teorik Bir Bakış”, Uluslararası Sosyal ve Ekonomik
Bilimler Dergisi, Sayı: 4 (2)
76-81.
BEĞER, T ve YAVUZER, H. (2012).
“Yaşlılık ve Yaşlılık Epidemiyolojisi”, Klinik Gelişim Dergisi, Sayı: 25 1-3.
MADEN, A. (1991). “İhtiyarlık
Psikomatiği ve Kültürel Nitelikleri”, Ankara Üniversitesi Dergisi, Sayı: 35(1) 171-179.
MARQUEZ GARCİA, G. (1991).
Albaya Mektup Yok (çev. Handan Saraç) İstanbul: Can Sanat Yayınları. (İlk baskı 1961).
MARQUEZ GARCİA, G. (1984).
Yüzyıllık Yalnızlık (çev. Seçkin Selvi) İstanbul: Can Sanat Yayınları. (İlk baskı 1967).
MARQUEZ GARCİA, G. (1991).
İyi Kalpli Erendira (çev. İnci Kut) İstanbul: Can Sanat Yayınları. (İlk baskı 1972).
MARQUEZ GARCİA, G. (1982).
Kırmızı Pazartesi (çev. İnci Kut) İstanbul: Can Sanat Yayınları. (İlk baskı 1981).
MARQUEZ GARCİA, G. (1989).
Kolera Günlerinde Aşk (çev. Şadan Karadeniz) İstanbul: Can Sanat Yayınları. (İlk baskı 1985).
MARQUEZ GARCİA, G. (1993).
On İki Gezici Öykü (çev. İnci Kut) İstanbul: Can Sanat Yayınları. (İlk baskı 1992).
ÖZ, F. (1999). “Yaşlılıkta Ruh
Sağlığı”, Sosyal Hizmetler Dergisi, Sayı: 1 (9) 19-27.
ÖZ, F. (2002). “Yaşamın Son Evresi:
Yaşlılık Psikososyal Açıdan Gözden Geçirme”, Kriz Dergisi, Sayı: 10 (2) 17-28.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder