15 Ağustos 2016 Pazartesi

Yabana Doğru/Jon Krakauer




Alaska’nın muazzam genişlikteki, dokunulmamış topraklarının hayatlarındaki tüm boşlukları kapatacağını düşünen insanlar kendilerini burada bulmuştur. Fakat Alaska toprakları merhametsizdir, ne umutları ne de özlemleri umursar.


1992 yılında Amerika’nın varlıklı bir ailesinden olan Christopher McCandless otostopla Alaska’ya gider ve yaban doğanın içine karışır. Dört ay sonra çürümüş cesedi geyik avcıları tarafından bulunur. Chris’in sonu çok kötü bir şekilde sonuçlanan deneyimi, Amerikalı yazar ve dağcı Jon Krakauer’in çok ilgisini çeker ve Chris’in Alaska’da çizdiği rotaya, rota boyunca iletişim kurduğu insanlara, ailesine, yazılarına, günlüğüne, daha doğrusu ölümüne kadar ki her türlü ayrıntıya büyük bir titizlikle ulaşarak, bu hazin ve ilginç yaşam öyküsünü kitaplaştırır.


Chris’in çok zeki, donanımlı ve yüksek hayat ideallerine sahip bir genç olarak söz konusu maceraya belli bir ideal uğruna atılması, hayatı sorgularken doğadan yardım alması bu hikayeyi en çok ilgi çekici yapan yön belki de. Otobüsün içine yazdığı  “Yakasını kurtardığı medeniyet onu daha fazla zehirlemeyecek. Artık yabanda yitmek için yürüyor.” sözü belki de nelerden kurtulmaya çalıştığı ve neyin arayışı içerisinde olduğunun en büyük kanıtı. Kitaplarından birinin üstüne yazdığı not da beynindeki düşüncelere tercüman oluyor; “İnsan bazen, nasıl da diğerlerinin usandırıcı konuşmalarının anlamsızlığından ve bütün o görkemli ifadelerden kaçmak sözcüklerin geçersiz olduğu doğaya ya da zorlu ve uzun işlere sığınmak istiyor. Deliksiz uykulara, gerçek müziğe ya da duyumsamayla suskunlaşmış insan anlayışının kendisine.”


Okumayı çok seven Chris’in, Dickens, H.G. Wells, Mark Twain, Jack London, Tolstoy, Henry David Thoreau favori yazarları arasında yer alıyor, özellikle Tolstoy’un basit ve yoksul hayatı tercih ederek zenginlik ve imtiyazlarla örülü bir dünyayı terk edişine hayran kalıyor. Jack London’un çoğu Alaska’yı anlatan roman ve öyküleri en sevdikleri arasında yer alıyor. Yabana Doğru kitabının yazarı da Chris’in bu entelektüel birikimini ayrıntılarıyla gözler önüne sererek, Chris’in macerası boyunca yanından hiç ayırmadığı kitaplarının altları çizili bölümleri okuyucuya sunarak benim de gönlümü fethediyor. Hatta kitabın sonunda Chris’in başucu kitaplarının bir listesini vererek, benim “Jack London” ve Henry David Thoreau” severliğimi daha da pekiştiriyor. 


“Everest Günlüğü” adlı esere de sahip yazarın dağcılık deneyimleri sırasındaki zorlu tecrübeleri, “Yabana Doğru”da doğayı, yaban hayatı ve Chris’in bu yaşam savaşını teknik ve terimsel olarak yakından izlememizi sağlıyor. Kitabı okurken kendinizi bir yandan maceradan maceraya sürüklenir bulurken, bir yandan da Chris’in kitaplarıyla edebiyata ve felsefeye dalıyor, kitap boyunca tanıştığı insanlarla yeni dünyalara misafir oluyorsunuz.


Chris’e büyük hayranlık besleyerek okuduğum romanın sonunda tabii ki gözyaşları ve Chris’in arayışına daha fazla seyirci olamayacak olmanın verdiği iç karartısını yaşadım. Günlerdir, okuduğum bu kitap aklımdan çıkmıyor. Bu deneyimimi Jack London’un Beyaz Diş romanıyla unutmamaya çalışıyorum. Devamlı Google’da Chris’in fotoğraflarına bakarak o kafasından geçen milyonlarca düşünceyi tekrar tekrar anıyorum. Keşke upuzun bir ömrü olsaydı ve çokça yazsaydı...maceralarını, ideallerini, tanıdığı insanları, hayvanları, doğayı, kitaplarını, yazarlarını, mekanları…


Kitap, Sean Penn tarafından Eddie Vedder’in harika müzikleri eşliğinde sinemaya da uyarlanmış. Kitaptan sonra vakit kaybetmeden filmi de izledim. Tabii ki hiçbir film kitabın önüne geçemese de, bir kitap ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi dedim filmin sonunda. Sırf görüntü ve müzikler için bile seyredilebilir…


Tek avuntum Chris’in vefatı öncesinde bıraktığı not…

Hatırlamalı;

Chris, hayatı namına koşması gerekirse diye asla sırtında taşıyabileceğinden daha fazlasına sahip olmamaktan yanaydı.


En büyük kazançlar ve değerler en az takdir edilenlerdir. Varlıklarından kolayca şüphe edebiliriz. Çabucak unutulurlar. En yüksek gerçek onlardır. Belki de en şaşırtıcı ve gerçek şeyler bir insandan diğerine aktarılamaz. Günlük yaşantımın gerçek ürünü, gündüzün ve akşamın çizgileri gibi tarif edilmez ve elle tutulup gözle görülmezdir. (Henry David Thoreau, Walden)


Neşe ve mutluluğun yalnızca insan ilişkilerine dayandığını düşünüyorsan yanılıyorsun. Tanrı bu hazzı her yere saçmış durumda. Yaşadığımız her şeyin içinde bulabilirsin bunu. Tek ihtiyacımız olan, alışkanlıklarla örülü yaşam tarzımıza sırtımızı dönüp yepyeni bir yaşama adım atmamızı sağlayacak cesaret.




Önemli olan deneyimler, anılar ve gerçek anlamın bulunabileceği kadar geniş uzamda yaşamanın büyük hazzı. Tanrım, yaşamak harika bir şey! Teşekkürler. Teşekkürler.

2 yorum:

  1. Gece gece uykum kaçtı Hatırkayıcıyı bir zziyaret edeyim dedim, ne göreyim blog dolmuş taşmış! Herkes tatile girer ama bir "hatırlayıcı"nın görevleri vardır:) Yabana Doğru'yu okumamıştım hatta kitabı olduğunu bilmiyordum. Film çok etkilemişti beni, kitabı da listeme ekledim sayende..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa canım arkadaşım ne güzel yazmışsın ben de senin yorumunu görünce güne harika başladım😊kitap daha ayrıntılı ve beni çok etkiledi cnm mutlaka oku cnm. çok öperim seni tekrar çok saol cnm😘😘

      Sil