Biraz Nietzsche şöleni yaşamak istedim, onun sözlerini ara vermeden okumak hepsinin üzerine tek tek düşünmek istedim. Öyle güzel bir yolculuk oldu ki benim için bu yine; her vurucu cümleyi karaladım, işaretledim, boyadım, yıldızlar çizdim kenarına köşesine...Oysa ki Schopenhauer eseri eserin sahibinden okuyun demişti...Ama bazen de hap gibi eserlere, ara vermeyen filmlere, ardı ardına servis edilen yemeklere, bölünmeyen sohbetlere hasret kalmaz mıyız... Çok keyifle okudum sizlerin de beğeneceğini tahmin ediyor iyi okumalar diliyorum...
Derin olduğunu bilen kimse kolay anlaşılır olmaya çalışır; kalabalığa derin görünmekten hoşlanan kimse ise anlaşılmaz olmaya çalışır.
Bugün yoksul o fakat herşeyini elinden aldıkları için değil de, kendisi kendisi herşeyi kaldırıp attığı için: ne önemi var onun için bunun? Bulmaya alışıktır çünkü. Onun isteyerek katlandığı bu yoksulluğu anlamayanlar asıl yoksullardır.
İnsan karşılık bulabileceği soruları işitir ancak.
İnsan gürültü yapmadan alkışlayamaz hatta kendini bile.
Her alışkanlık elimizi daha becerikli, aklımızı ise daha beceriksiz hale sokar.
Bizi bütün kitapların ötesine bile götüremeyen kitap da nedir ki.
Yaptıklarımızı hiç kimse anlamaz da ya över, ya yerer.
Yiğitlik nedir? Aynı zamanda en büyük acısının ve en büyük umudunun üstüne gitmek...
Neye inanırsın? Şuna: Her şeyi yeniden teraziye vurmalı...
En insancıl davranış nedir? Birisinin utanmasını önlemek...
Yokuş nasıl çıkılır? Çık ve düşünme yokuş çıktığını...
Yalnız elimle yazmıyorum ben; ayağım da işe karışmak istiyor hep. Özgür ve sağlam, yiğitçe yapıyor görevini, kimi zaman tarlalarda, kimi zaman kağıt üzerinde.
Aramaktan yorulalı beri, bulmasını öğrendim. Ters bir rüzgar karşıma çıkalı beri, her rüzgarla yelken açtım.
Düzlükte kalma, çok yükseklere çıkma. Dünya en güzel yokuşun yarısında görülür.
Bencillik, duyguların perspektif yasasıdır: Buna göre en yakın nesneler en büyük ve en ağırlarıdır, uzaktakilerin ise ağırlıkları ve boyları küçülür.
Fazla erdemlere sahip olmak istemeyeni severim. İlkine göre bir tek erdemde daha çok erdem vardır: Kaderin takıldığı bir düğümdür o.
Kültürün kültür araçları yüzünden ölüm tehlikesinde olduğu bir zamanda yaşıyoruz.
Bulanık suda balık avlayanla derinliklerden feyiz alanları halk kolaylıkla bir tutar.
İnsanlar daha iyi görmek için değil, daha iyi parlamak için ışığa koşarlar. Önünde parlayan nesneyi de insan seve seve ışık diye yutturur.
Her erdemde budalalık eğilimi, her budalalıkta erdem eğilimi vardır.
Ne denli yükselirsek, uçmak bilmeyenlere o denli küçük görünürüz.
Birisi şöyle diyordu: "Bu iki insan hakkında derin düşünmedim: Bu da onlara olan sevgimi gösterir."
Kendinin derin olduğunu bilen kimse aydınlığa yönelir; kalabalığa derin görünmek isteyen kimse ise karanlığa yönelir. Karanlık dibini görmediği her şeyi derin sanır çünkü.
İnsan bütün bir yıl sustu mu gevezeliği unutur ama, konuşmayı öğrenir.
Öğrenip ölçmek istediğin nesneden hiç olmazsa bir zaman için uzaklaş. Ancak kentten ayrıldığın zamandır ki evlerin üzerlerinde yükselen yüce kuleleri görebilirsin.
Bilginin velileri olamazsanız savaşçıları olun bari.
Sevgi yüzünden yapılan şey her zaman iyilikle kötülüğün ötesinde yapılır.
Bir nesneyi hem sevebilen, hem onunla alay edebilen kimse, dehaya erişmiş demektir.
Her söz bir ön yargıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder